HAYAT SİGORTASI VARSA KREDİ BORCU MİRASÇILARDAN İSTENEMEZ!
Ölenin Hayat Sigortası Varsa Kredi Borcu Doğrudan Mirasçılardan İstenemez
Günümüzde hemen hemen her vatandaş bankalardan belli başlı krediler kullanmaktadır. Bankalar müşterilerine sağlamış oldukları kredileri güvence altına almak için müşterilerine kredi kullandırırken hayat sigortası yaptırmaları yerleşmiş bir uygulamadır. Yapılan bu sigorta, kredi borçlusunun ölümü halinde kredi borcunu teminat altına almakta ve bankaya sigorta poliçesi kapsamında ödeme yapılmasını sağlamaktadır. Kredi borçlusu tarafından hayat sigortası yapılması ile birlikte kredi borçlusunun ölmesi halinde kalan kredi borcu sigorta tarafından karşılanır ve mirasçılar bu borçtan kurtulmuş olmaktadırlar.
Kredi ödemelerinin devam ettiği süreçte kredi borçlusunun ölmesi üzerine alacaklısı banka kredi borçlusunun hayat sigortasının bulunması halinde öncelikle kredi borcu için sigortaya başvurmalıdır. Banka tarafından sigorta şirketi yerine öncelikle mirasçılarına başvurulması Yargıtay tarafından verilmiş olan kararlarda hukuka aykırı bulunmuş öncesinde sigortaya başvurulması gerektiğine hükmetmektedir.
Mirasçılar, murisin kredi borcu nedeniyle bankanın doğrudan kendilerine başvurmaları üzerine, murisin hayat sigortasının bulunması nedeniyle borçtan öncelikle sorumlu olanın banka olduğunu öne sürerek borcu ödemekten kaçınabilirler. Bu konuya ilişkin olarak Yargıtay tarafından verilmiş olan kararlara aşağıda yer verilmiştir.
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2021/2613 E. , 2021/5519 K.
“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ :TÜKETİCİ MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; davalıların murisi … ile 19/08/2009 başlangıç tarihli 36 ay vade ve aylık 368,16 TL sabit taksitle ödenmek üzere kredi sözleşmesi imzaladığını, taahhüdünü yerine getirmeyen borçlu …’e gönderilen ihtarnamenin vefat etmesi nedeniyle iade edildiğini, yaptığı takibin davalıların haksız itirazı üzerine durduğunu ileri sürerek; takibe vaki itirazın iptalini, takibin devamını ve davalıların icra inkar tazminatına mahkum edilmelerini talep etmiştir.
Davalılar; yapılan sözleşme gereği kredi kullanan muris için hayat sigortası düzenlendiğini, ölüm halinde borcun sigorta tarafından karşılanacağının belirtildiğini, sigorta giderlerinin kredi kapsamına dahil olup muristen kesildiğini savunarak, davanın reddini istemişlerdir.
Mahkemece; yapılan itirazın haksız olduğu gerekçesiyle, davanın kabulüne dair verilen karar, davalıların temyizi üzerine Yargıtay 13. Hukuk Dairesince verilen 10/03/2016 tarihli ve 2015/4744 E. 2016/7463 K. sayılı kararla; davalıların, murislerinin aldığı kredi nedeniyle hayat sigortası yaptırdığı savunmasının araştırılması ve sonucuna göre davalıların sorumluluğunun tespiti gerektiğinden bahisle bozulmuştur.
Bozma ilamına uyan mahkemece; davalıların murislerinin ölümü ile sigorta sözleşmesi öncesi hastalıkları arasında uygun illiyet bağının bulunduğunun bilirkişi raporu ile tespit edildiği gerekçesiyle, davanın kabulü ile davalıların yapmış olduğu itirazın iptaline karar verilmiş; karar, davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, muris tarafından kullanılan kredi nedeniyle ödenmeyen kredi taksitlerinin tahsili amacıyla mirasçıları aleyhine başlatılan takibe vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
Dava tarihinde yürürlükte bulunan 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 1487/1. maddesi; “Hayat sigortası ile sigortacı, belli bir prim karşılığında, sigorta ettirene veya onun belirlediği kişiye, sigortalının ölümü veya hayatta kalması hâlinde, sigorta bedelini ödemeyi üstlenir.”; 1493/7. maddesi ise; “Sigortacıdan edimi istem ve tahsil yetkisi, aksi kararlaştırılmadıkça, lehtara aittir.” hükmünü içermektedir.
Somut uyuşmazlıkta; sigorta poliçelerinin, davacı banka tarafından açılan kredilere teminat olarak düzenlendiği anlaşılmaktadır. Tüketici kredisi sözleşmesinde ve tüm sigorta poliçelerinin üzerinde kredi veren bankanın adına dain ve mürtehin kaydı bulunacağı yazılı olup sigorta şirketinin menfi yanıtına karşı, davacı banka lehtar olduğu sigorta poliçesindeki hakları talep ettiğinde, sigorta şirketinin ona karşı ileri sürebileceği bir defi ve itiraz hakkı bulunmamaktadır. Davalıların murisi, bankadan kullandığı krediye teminat oluşturmak üzere bankanın talebiyle hayat sigortası yaptırmıştır. Esasen kredi veren bankanın talebi ile tüketici tarafından yaptırılan hayat sigortası, tüketicinin kendi isteğiyle yaptığı bir sigorta olmayıp, bankanın talebi üzerine kredi alacağına teminat oluşturmak üzere yapılan bir sigortadır.
Sigorta poliçesinde; tüketici sigortalı, banka lehtar ve sigorta poliçesini düzenleyen sigorta şirketidir. Poliçenin dain ve mürtehini bankadır. Rizikonun gerçekleşmesi halinde, bankanın poliçe teminatı kapsamında kalan bakiye kredi alacağını, öncelikle sigorta şirketinden tahsil etmesi gerekir. Sigorta şirketi, lehtar konumunda olduğundan bankaya karşı tüketicinin sağlık sorunları olduğunu, örneğin, kalp hastası veya diyabet hastalığını gizlediğini ileri süremez. Çünkü, sigorta poliçesini düzenleyen sigorta şirketinin kendisi veya yetkili acentesidir.
Bankanın elinde hayat sigortası poliçesi gibi kolayca alacağını tahsil etme imkanı varken, sigortacının ödeme talebini geri çevirdiği şeklindeki bir gerekçeyle, poliçe limiti kapsamında kalan alacağı için icra takibi başlatması veya dava açması TMK’nın 2. maddesinde düzenlenen dürüstlük kuralana aykırılık oluşturur.
Bu nedenle, tüketici işlemi niteliğindeki banka kredileri nedeniyle, hayat sigortası yapılmış olması durumunda, bankanın poliçe limitleri dahilinde kalan kredi alacağını öncelikle sigorta şirketinden tahsil etmesi zorunludur. Bu husus, banka tarafından tüketicinin mirasçıları (halefleri) hakkında dava açılabilmesinin ön şartıdır. Banka sadece poliçe limitinin yeterli olmadığı bakiye alacak için tüketicinin mirasçılarından talepte bulunabilir.
Kredi kullanan tüketici adına yapılan hayat sigortası poliçesi mevcutken, bankanın tüketicinin ölümü nedeniyle, tüketicinin mirasçılarından ödenmeyen bakiye kredi alacağının tahsili için dava açması veya icra takibi başlatması, sigorta hukukunun temel ilkelerine ve sigorta yapılmasının amacına aykırılık oluşturacağı gibi sigorta yapılmasına duyulan güven ve itimadı da zedeler. Bu nedenle banka alacağını öncelikle sigorta poliçesinden tahsil etmelidir.
Hal böyle olunca, mahkemece; davacı banka tarafından tüm hukuki yollar tüketilmeden mirasçılara karşı takip başlatılmasının, dürüstlük kuralına uygun düşmediği gözetilerek, vaktinden evvel açıldığı anlaşılan davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile işin esasına girilerek yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ:
Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün HUMK’nın 428. Maddesi uyarınca davalılar yararına BOZULMASINA, 6100 sayılı HMK’nın geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK’nın 440. maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 26/05/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.
Yargıtay 13. Hukuk Dairesi 2016/27243 E. , 2019/4131 K.
“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı ve davalılar avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR
Davacı, davalıların murisleri … ile imzalanan İhtiyaç … sözleşmesi neticesinde … kullandırılmış olduğunu, borçlu …’ın vefatı üzerine, 29/08/2014 tarihinde, borçlunun mirasçılarına muacceliyet ihtarnamesi tebliğ edildiğini, bakiye borcun 1 hafta içerisinde ödenmesi için süre verildiğini, verilen süre içerisinde borç ödenmediğinden borcun tahsili için murisin yasal mirasçıları hakkında icra takibi başlatıldığını, mirasçıların bu takibe itirazda bulunduğunu ileri sürerek vaki itirazın iptali ile icra inkar tazminatına hükmedilmesini istemiştir.
Davalılar, davanın reddini dilemişlerdir. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı ve davalılar tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, tüketici kredisinden doğan alacak için başlatılan takibe vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. Davacı banka, davalıların murislerine ait … borcunun tahsili amacıyla başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali isteminde bulunmuş, davalı mirasçılar ise, murislerinin kanser hastası olduğunun davacı banka tarafından bilindiğini, … kullananın yaşamsal riski karşısında sigortalandığını, riskin gerçekleşmiş olması nedeniyle ödenmeyen … borcunun sigorta şirketinden talep edilmesi gerektiğini, murisleri …’ın terekesinin borca batık olmasından, yani aktif terekesi olmayan murisin mirasını ayrıca reddetmeye gerek olmadığından, doğal olarak murislerinin mirasını reddetmiş sayıldıklarını, bu durumda borçtan sorumlu olmadıklarını savunmuşlardır.
Mahkemece, muris …’ın 28/02/2014 tarihinde vefat ettiği, dava konusu … sözleşmesine bağlı olarak düzenlenmiş bulunan ve ….11.2013-06.11.2017 tarihini kapsayan hayat sigortasının teminat süresi içerisinde vefatın yani rizikonun gerçekleştiği, davacı bankanın poliçede daini mürtehin sıfatı bulunması sebebiyle vefat tazminatının dava dışı sigorta şirketinden talep etme hakkının davacı bankada bulunduğu ancak kullanılmadığı, davacı bankanın sigorta şirketinden … bu vefat tazminatını talep etmeden müteveffa … mirasçıları hakkında icra takibi ve dava ikamesinin TMK. 3. maddesinde bahse konu edilen iyiniyet kurallarına, … sözleşmesinin 13. maddesine ve incelenen diğer mevzuata aykırı bulunduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Uyuşmazlık kullanılan … borcundan dolayı hayat sigortası olmasına rağmen mirasçılara müracaat edilip edilmeyeceği noktasında toplanmaktadır.
Hemen belirtilmelidir ki, somut olayda hayat sigortası yapıldığı ve priminin ödendiği, murisin poliçeler üzerinde banka lehine dain ve mürtehin hakkı tesis ettiği uyuşmazlık konusu değildir. Davacı banka mirasçılara karşı icra takibine geçtiğini ve davalıların takibe haksız olarak itiraz ettiklerini beyan ederek eldeki davayı açmış ise de sigorta poliçelerinin üzerinde davacı Banka’nın adına dain ve mürtehin kaydı bulunacağı yazılı olup sigorta şirketinin 01.08.2014 tarihli menfi yanıtına karşı hukuki yollar davacı banka tarafından tüketilmeden mirasçılara karşı takip başlatılması yerinde değildir.
Mahkemece, bu husus gözetilerek vaktinden evvel açıldığı anlaşılan davanın usulden reddi gerekirken, işin esasına girilerek yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, hükmün bozulmasını gerektirir.
Bozma nedenine göre davacı ve davalıların sair temyiz itirazlarının incelenmesine bu aşamada gerek görülmemiştir.
SONUÇ:
Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, ikinci bent gereğince davacı ve davalıların sair temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan 29,20 TL harcın davacıya iadesine, HUMK’nun 440/I maddesi uyarınca tebliğden itibaren … gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 28/03/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Stajyer Avukat Adem AYDIN