HAYATA KAST PEK KÖTÜ VEYA ONUR KIRICI DAVRANIŞ NEDENİYLE BOŞANMA
Özel boşanma nedenleri arasında yer alan hayata kast, pek kötü veya onur kırıcı davranış, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun162. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre, eşlerden her biri diğeri tarafından hayatına kast edilmesi veya kendisine pek fena muamelede bulunulması ya da ağır derecede onur kırıcı bir davranış sergilenmesi sebebiyle boşanma davası açabilmektedir.
Hayata kast nedeniyle açılan boşanma davaları hakimin takdirine bırakılmış davalardan olmayıp, mutlak boşanma nedenlerindendir. Hayata kastedildiği ispatlandığı takdirde hakim, evliliğin sürdürülebilir ya da sürdürülemez olduğuna bakmadan çiftlerin boşanmasına karar vermelidir. Hayata kast fiili ; eşini intihara yönlendirme, yardım ya da ölmemesi için yardımda bulunmaması durumlarını da kapsamaktadır.
Hayata kast nedeniyle boşanmaya karar verilebilmesi için; eşlerden birinin, diğer eşi öldürme arzusuyla eyleme kalkıştığının kanıtlanması gerekir. Eşlerden birinin, diğer eşin yakınlarına yönelik öldürme amaçlı eylemleri hayata kast nedeniyle boşanmaya gerekçe değildir. Eylemin mutlaka eşe karşı olması zorunludur. Eşlerden birinin diğerini sadece ölümle tehdit etmesi de bu madde kapsamına girmez, böyle bir durum ancak MK 166. maddeye dayalı boşanmanın konusunu oluşturabilir. Öldürme niyetinin bulunmadığı, tedbirsizlik ve dikkatsizlik sonucu oluşan eylemlerde de kast unsuru gerçekleşmediğinden bu maddeye dayalı boşanma davası açılamaz.
Pek kötü veya onur kırıcı davranış ise; hayata kast dışında kalan, eşlerden birinin diğer eşe cefa vermek amacıyla gerçekleştirdiği eylemlerdir. Bunlar; acımasızca dövmek hapsetmek, işkence yapmak, cinsel ilişkiye zorlamak gibi bedensel davranışlar olabileceği gibi manevi davranışlar da olabilir. Örneğin eşlerden birinin diğer eşi sürekli gerçeğe aykırı biçimde sadakatsizlikle suçlaması onur kırıcı davranışa örnek olarak gösterilebilir.
Kötü muamelede devamlılık aranmamaktadır, tek bir davranış dahi pek kötü muamele için yeterli sayılmakta ve boşanma için gerekçe olabilmektedir.
Bu tür davalarda yasadan kaynaklanan süre sınırlaması bulunmaktadır. Davaya hakkı olan eşin, boşanma sebebini öğrenmesinden başlayarak altı ay , her halde bu sebebin doğmasından itibaren beş yıl içinde davayı açması gerekir. Bu süreler geçtikten sonra davanın açıldığının anlaşılması halinde mahkemece başka bir inceleme yapmadan hakdüşürücü süre geçtiğinden dava reddedilecektir.
Bahsedilen fiilleri işleyen eşe karşı cezai sorumluluk yüklenmek isteniyorsa suç duyurusunda da bulunulmalıdır. Şikayet üzerine soruşturma başlatılacak olup, burada bilmemiz gereken nokta ise , şikayetten vazgeçme durumunda , bu vazgeçmenin açacağımız boşanma davasını etkilemeyecegidir. Mağdur olduğu iddiasındaki eş ceza yargılamasindaki şikayetini geri çekse dahi TMK m. 162’de ön görülen süreler kapsamında pek kötü veya onur kırıcı davranış nedeniyle boşanma davası açabilecektir.