GEÇİCİ İŞİN YOKSULLUK NAFAKASINA ETKİSİ NEDİR ?
YOKSULLUK NAFAKASI NEDİR?
Yoksulluk Nafakası: Evliliğin boşanma kararı ile bitmesi nedeniyle yoksulluğa düşecek eş lehine, diğer eş aleyhine hükmedilen nafakadır. Fakat yoksulluk nafakası talep edebilmek için boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek tarafın, diğer taraftan daha fazla kusurlu olmaması gerekmektedir. Ayrıca yoksulluk nafakasına hâkim re’sen karar veremez. Nafaka alacaklısının mutlaka yoksulluk nafakası talep etmesi gerekir.
Yoksulluk nafakası, boşanma davası ile istenebileceği gibi boşanma davası kesinleştikten sonra da istenebilir. Ancak, boşanma davasının kesinleşmesinden sonra yoksulluk nafakası talep edebilmek için; boşanma kararının kesinleşmesinden itibaren 1 yıl içinde yoksulluk nafakası davasının açılması gerekir. Söz konusu dava da görevli olan mahkeme Aile Mahkemesidir.
Kural olarak yoksulluk nafakasına süresiz olarak hükmedilir. Ancak bazı hallerde nafakanın kaldırılmasına karar verilebilir:
- Nafaka alacaklısının evlenmesi
- Taraflardan birinin ölümü durumunda kendiliğinden
- Yoksulluğun ortadan kalkması
- Nafaka alacaklısının evlenme olmadan fiilen evliymiş gibi başka birisi ile yaşama ve haysiyetsiz hayat sürmesi durumunda
GEÇİCİ BİR İŞTE ÇALIŞIYOR OLMAK YOKSULLUK NAFAKASINI KALDIRIR MI?
Kural olarak yoksulluğun ortadan kalkması halinde mahkemece yoksulluk nafakasının kaldırılmasına karar verilebilir. Fakat lehine yoksulluk nafakası hükmedilen tarafın geçici bir işte çalışıyor olması günümüz mevcut ekonomik koşulları dikkate alındığı zaman yoksulluk nafakasının kaldırılması için yeterli değildir. Bu konuda bulunan Emsal Yargıtay Kararı:
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2016/10871 E. , 2017/227 K.
“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ: AİLE MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki yoksulluk nafakasının kaldırılması davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili dilekçesinde; tarafların sayılı kararı ile anlaşarak boşandıklarını, boşanma kararında müvekkilinin davacıya aylık 300 TL nafaka ödemesine karar verildiğini, kararın 10/05/2005 tarihinde kesinleştiğini, davalının yoksulluk nafakası ihtiyacının bulunmadığını, müvekkilinin hiçbir gelirinin bulunmadığını, yeni eşinin ailesinin yanına sığındığını, geçimini eşinin ailesinin yardımı ile sağladığını, davalının nafakanın ödenmesi talebinde tamamen kötü niyetli olduğunu belirterek, müvekkili aleyhinde işlemeye devam eden nafaka borçlarının, nafaka kararının, yasal icra takibinin tedbiren durdurulmasına, yoksulluk nafakasının kaldırılmasına, işlemiş olan ve icra takibi ile talep edilmiş olan nafaka tutarlarının da kaldırılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde, müvekkilinin düzenli ve sürekli bir gelirinin, menkul ve gayrimenkul bir malvarlığının bulunmadığını, davacının ailesinin maddi durum ve imkanlarının yerinde olduğunu, gerek kendi ailesinin gerekse de eşinin ailesinin maddi desteği ile son derece refah içinde yaşam sürdürdüklerini ileri sürerek, takibin tedbiren durdurulması talebinin yasa ve usule aykırı olması sebebiyle reddine, yoksulluk nafakasının kaldırılması talebinin reddine, davacının işlenmiş nafakalarının kaldırılmasına yönelik talebinin reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne, Karar sayılı, ilamı ile davalı lehine hükmedilen aylık 300,00 TL yoksulluk nafakasının 01/09/2014 tarihinden itibaren kaldırılmasına, davacının işlemiş olan ve icra takibiyle talep edilmiş olan nafakaların kaldırılması taleplerinin reddine, karar verilmiş, hüküm süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava; yoksulluk nafakasının kaldırılması istemine ilişkindir.
./..
-2-
TMK’nun 176/3.maddesi uyarınca; irat biçiminde ödenmesine karar verilen maddi tazminat veya nafaka, alacaklı tarafın yeniden evlenmesi ya da taraflardan birinin ölümü halinde kendiliğinden kalkar; alacaklı tarafın evlenme olmaksızın fiilen evliymiş gibi yaşaması, yoksulluğunun ortadan kalkması ya da haysiyetsiz hayat sürmesi halinde mahkeme kararıyla kaldırılır.
Davacı; yukarıdaki yasa hükmü gereğince; davalının yoksulluğunun zail olduğu iddiasıyla nafakanın kaldırılmasını istemektedir. Bu durumda, öncelikle yoksulluk kavramı üzerinde durmak gerekir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 07.10.1998 tarih ve 1998/2–656–688 sayılı kararında da kabul edildiği gibi yeme, giyinme, barınma, sağlık, ulaşım, kültür (eğitim) gibi bireyin maddi varlığını geliştirmek için zorunlu ve gerekli görülen harcamaları karşılayacak düzeyde geliri olmayanları yoksul kabul etmek gerekir.
Hemen belirtmek gerekir ki; Hukuk Genel Kurulu’nun yerleşik kararlarında “asgari ücret seviyesinde gelire sahip olunması” yoksulluk nafakası bağlanmasını olanaksız kılan bir olgu kabul edilmediği gibi asgari ücretin üzerinde gelire sahip olunması da yoksulluk nafakası bağlanmasını olanaksız kılan bir olgu olarak kabul edilmemiştir. (…07.10.1998 gün, 1998/2–656 E, 1998/688 K. 26.12.2001 gün 2001/2–1158–1185 sayılı ve 01.05.2002 gün 2002/2–397–339 sayılı kararları). Bu durumda, ancak nafakanın miktarını tayinde etken olarak dikkate alınmalıdır.
Dosyanın incelenmesinde; tarafların sosyal ve ekonomik durum araştırmalarına göre; davacının çalışmadığı, yeniden evlendiği ve 500 TL kirada oturduğu; davalının ise dava açıldıktan sonra 2014 yılının Eylül ayından itibaren işçi olarak çalışmaya başladığı, aylık 1100 TL maaş aldığı, kaydına göre 2015 yılından itibaren aylık 2300 TL civarında maaş aldığı anlaşılmıştır.
Somut olayımızda; davalının, davanın açıldığı tarihten sonra çalışmaya başladığı iş, her an için sona erdirilebilecek bir iş olup, sabit ve güvenceli bir iş değildir. Geçici işlerde çalışmak yoksulluk nafakasının kaldırılmasını gerektirmez. Davalının günümüz ekonomik koşullarında aldığı nafaka ile geçinmesi mümkün olmadığına göre; işe girip çalışması zorunluluk arz etmektedir.
Bu nedenle; asgari ücretin yoksulluğu ortadan kaldırmayacağı, kaldırma talebinin azaltma talebini de içermekte olduğu, bu durumun nafaka miktarının indirilmesinde etken olarak dikkate alınacağı hususu gözetilmeksizin, davanın tümden kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
O halde, mahkemece yapılacak iş; tarafların sosyal ve ekonomik durumları gözetilip, nafaka takdir edilirken taraflar arasında mevcut olan denge durumu da dikkate alınarak, TMK’nın 4.maddesinde vurgulan hakkaniyet ilkesi gereğince, nafakanın uygun bir miktarda indirilmesine karar vermek olmalıdır.
-3-
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince davalı yararına BOZULMASINA, 6100 sayılı HMK’nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 18.01.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Aile Hukuku Konulu Diğer Yazılarımız İçin Tıklayınız >>> https://hazarhukuk.com.tr///aile-hukuku/
Avukat Adem AYDIN